31 Ocak 2013 Perşembe

Eşek

 
 
Dostlar, sanmayım yokum bu aralar. Hep oralarda şuralarda da olsam buradayım! Bunları şunları yapıyorum. bir de "Mükerrem" i yazıyorum.(yeni kitabım :^ ) yazdıkça yazmak istiyorum. bir de eşek şiiri yazmak istiyorum.Yazılanları okuyorum
 
EŞEK
Eşek ile Yazar
farkı nedir bilin
eşek ile yazarın

taşırlar
hantallığını insanların
çoğa değil
inanın
ya beleş
ya tokluğuna karnın

düşünür ikisi de
düşünür düşünür
düşünürler
değil mi
ama
biri yazar
yazamaz diğeri
yok ki
başkaca yapacak işleri

inat mı inattırlar
imanıma ki
inada biner bir gün iş
ve
sonunda
ikisi de yer köteği
 
-Mehmet Necip Özmen-
 Tüm dünyadan özel olarak koleksiyonlaştırılmışlardan bir şarap. Şili şarabı diye insanın şişeye düşesi gelse de; ııh, yook tavsiye etmiyorum . Sadece alıp şişesine bakarsınız, şişenin arkasından güneşe bakarsınız olur.

24 Ocak 2013 Perşembe

Nereye Uçar Turnalar

Kara talihimin bana aman vermeyen, beni bir türlü koşturmacasız bırakmayaya and içmişliğiyle her daim böbürlü kahkahalarını duyar gibi olduğum, kör bahtım (!) şu sıralar nedense; benimle uğraşmaktan vazgeçmiş olmalı ki, pek bir ferahladım.. böyle derelerde naneli naneli yüzer gibi , pek sakin bol vakitli hale geliverdi yaşamım. Yakında geçer, telaşlanmıyorum.. günler hala 24 saat olsa da bana en azından 27-28 gibi geliyor. ama pek üretken olduğumu da iddia etmiyorum, ve üzülerek fark ediyorum ki; yaratımın zamanla, imkanla falan ilgisi yok. İçlerimizdeki yengeçlerin kıskaçlarıyla bizi dürtüp dürtmemesine bağlı olabilir belki.
 
 İki arada bir derede yaptığım şey; bir saç şeysi. Pek bir natürel,organik, mikrobiyolojik ve topraksal oldum bu saç şeysimle. Sevdim bu halimi. Hem yarın 25 Ocak neşe doluyor insan! Karne günü dolayısı ile..
Bakışımdan korkmayın sakın; çok kırılırım..

 
 
Şimdi GreenPeace'in propogandasını tüm vicdanımla yapabilirim, e topuklu ayakkabılı aktivist olunmayacağına göre, kınalı saçlarım ( resimde görünmemesinin nedeni, uçlarında kına olması) ve yapraklı saç şeysimle Levis 'ı toksik malzeme kullandığından ötürü protesto ederim de; kimse de dönüp de "-hayırdır kardeş, bu ne perhiz ne lahana turşusu" diyemez. Kılığımla kıyafetimle döverim her şüphe edeni.
 
Neyse ben en iyisi biraz okuyayım, Her derdin tartışmasız ilacı..
Ben okurken siz ve ben şu şarkıyı dinleyelim birlikte,  kitabımın yazarına ait... Afiyet Olsun dostlar!
 
 
 


22 Ocak 2013 Salı

Tavuklu Pazı Sarma

bu tasarımı tamamiyle bana ait yemeği takdim etmekten şeref duyarım.

(Keşke yemek fotoğrafları çekmek kolay olsa, akşam yemekleri gündüz ,ışığın en iyi olup fotoğrafların en iyi çekildiği vakitte yense, yemeğin kokusu burnuma gelirken, iştahıma direnip en kaliteli fotoğrafı çekmeyi deneyecek gücüm olsaYDI...)






Öncelikle tavuk pirzolaları (göğüs değil) ince uzun şeritler halinde kesip;  tuz, kimyon, karabiber ve kırmızı biber serpelim.


 Daha sonra havuç soyma aygıtı ile ( bunun bi adı var mı ki? ) bir tane havucun tamamını şeritler halinde doğrayalım :) Sabah kafamıza kızıl bir renk armağan etmek için alıp da soyduğumuz hormonlu patlıcanı ince uzun doğrayalım.



Sıra en zevkli kısma geldi,

işte böyle pazı yaprağına; havuçları, tavuğu, patlıcanı ve bir kaç ince dilim sarımsağı koyarak sarıyoruz ( bu arada Neşet ERTAŞ'tan Pancar Pezik ezgisini dırı dırı dı rırırı şeklinde dillendiriyoruz ..hatırlamazsak şuradan dinliyoruz;  http://www.youtube.com/watch?v=f7kornlMuAg  ) ve düdüklü tencereye yerleştiriyoruz. Açılmasın diye; birer kürdan..

Üzerine sos olarak; biraz zeytinyağı, biraz tuz, ( ne işe yaradığını, tadını , kaşıklarca yememe rağmen bir türlü anlayamadığım) biraz soya sosu, biraz kırmızı biber ve yarım çay bardağı suyu karıştırıp döküyoruz. 15 dakikada pişiyor. Tabağımızı bir de karbonhidratgillerden bir üyeyle taçlandırdık  mı tamamdır...Çok çok pratik,  bir yemek. Bayıldım :)
Afiyet, Bal Şeker Olsun !

Bol Vitaminli Ev Boyası

Saçlarımı boyayım dedim. 1-2 farklı renk elde edilen doğal ev boyası biliyorum ama bu arşivi genişletmek gerek. Kimbilir ne bitki kökleri vardır doğada keşfedilmemiş, saçımızı renk renk yapabileceğimiz...

öNCE-sONRA yapmaya çalıştım ama aynı ışığ bulamadığımdan renk anlaşılmadı. Tabi ki bambaşka bir hale dönüşmedi saçlarım, ama beni keyiflendirmeye yetti :)

-Kızıl Bakır-


Tarife geçelim;
*Bir tutam zerdeçal
*Bir tutam papatya
*Bir (hormonlu )patlıcan kabuğu
*Bir soğan kabuğu


bu malzemeleri ( takriben) 2 su bardağı suyla kaynatıyoruz.











 



Başka bir kapta uzun saçlı değilseniz;   :)
*150 gram kadar kına
*1 yumurta sarısı
*1 kaşık yoğurt
*çeyrek limonun suyu
*biraz zeytinyağı

 'nı karıştırıp, kaynattığımız sapsarı hale gelen suyu süzerek karıştırıyoruz. (nar kabuğu da ekleyebilirsiniz.)




İştee, bol vitaminli ev boyamız hazır! Cıvık bir kıvamı olursa ve sabırla uzun saatler saçınızda kalırsa, bir de ılık bir kış güneşi saçınızı kurutursa; en iyi sonucu veriyor. Yani en azından 5-6 saat...

Tamam kabul ediyorum, biraz meşakatli bir iş. ama peki ya kültürünü kaybetmemiş, bohem, sanatsal yaşayan bir kadıncık olmanın vereceği tatmine ne diyorsunuz? Hem de  "dün de saçıma kına yaktım işte" şeklindeki bir cümlenin herhangi bir sohbetin orta yerine iliştirilmesiyle; nice anaane ve yaşlı teyzenin gönlünde taht kurulma garantisini de ben bizzat kendim olarak veriyorum. Velhasıl kına iyi şeydir.
    Kuaförden Nefret Eden Kızlar Kulübü Üyelerine bir kıyağım olsun bu tarif. Yoksa bu kulübe gönülden bir tek ben mi üyeyim?




21 Ocak 2013 Pazartesi

paranteZ(..)

bazen hayat dizginlerinizi gevşettiğini hissederse hemen bir başlık açar hayatınıza.
Sonra siz o başlığı parantez içine alırsınız. bu bir ölümdür mesela. Parantezi kapar, yaşamınıza kaldığınız yerden bir kaç adım geride devam edersiniz.Önemsemezsiniz.

Dinleyin, ama ciğerinizi sıkıca tutun, çürümesin.



13 Ocak 2013 Pazar

Kış Keki

Bu kekin tarifini vermek benim için vicdani bir görev. Çünkü tavsiye etmenin doğal sorumluluğunu hep içimde taşırım. Daha önceden öğrendiğim bir keke değişik şeyler ekleyerek bugünlere kadar getirdim. Her yiyişimde bayılıyorum ve her yiyen de aynı hisleri taşıyor. Klasik, boğazı çizerek geçen, kuru kekleri sevmiyorsanız; bu kek size göre :)Bu aralar buna taktım. bıkana kadar haftada bir kaç kez yapmazsam olmaz. Sonra sıkılınca yıllarca dönüp de bakmam. Hamur küçük tepsiler için, yuvarlak ya da kare borcamlarda yapılabilir.

KIŞ KEKİ

Önce içinin malzemelerine geçelim. normal kekten bi parça daha zaman alıcı kabul etmem gerek.

  • 2 iri ya da 3 küçük soyulup küp küp doğranmış ELMA
  • 2-3 adet dövülmüş CEVİZ
  • 2-3 çorba kaşığı KURU ÜZÜM
  • 2 çorba kaşığı HİNDİSTAN CEVİZİ
  • 2 çorba kaşığı HAŞHAŞ
  • 1 PORTAKAL KABUĞU rendesi
  • 1 tatlı kaşığı TARÇIN

hepsini karıştırıp, bir kenara alıyoruz.

HAMURU;
  • 125 gr tereyağ
  • 2 yumurta
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 buçuk su bardağı un
  • yarım paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilin
  • 1 tutam sevgi :P
125 gram tereyağını eritiyoruz. başka bir kapta 2 YUMURTA yı şekerle birlikte çırpıyoruz. yağı ekliyoruz. üzerine unu ,  kabartma tozunu ve vanilini eleyerek( makarna süzgeciyle olabilir) karışıma döküpkaşıkla  karıştırıyoruz. Yukarıdaki harcı da ekleyip hepsini karıştırıp, hiç de akışkan olmayan hamurumuzu tepsiye döküyoruz. 170 derecede 35-45 dakika pişiriyoruz. Süt ya da yoğurt yok, yanlış yazmadım :)





Afiyet Olsun!



Bir de bu haftasonu masam hep şu halde. Mesleğin cilveleri...
 
 

12 Ocak 2013 Cumartesi

EbemKuşağı-GökKuşağı- EleğimSağma


Eskiden bir gün bu kapı süsünü kesmiştim, bi aralar dikmeye başladım, sonra birleştirdim, harfleri kestim falan.Uuzunca bir zamana yayıldı yani bu iş. Ve bir keçe işinde daha illa ki bir mini atölyemin olması zaruretinin altını koyu pembe kalemle çizmiş oldum.

Bu ebemkuşağılı kapı süsünü ; yakında gelecek olan; bana hiç de tercih etmeyeceğim şekilde, klasik türk akrabalık isimlerinin garipliğine rağmen, alışılmışlığın bir getirisi olarak "yenge" diyecek olan bir bebekçik için yaptım. Yenge olmayı kabullenemem. bir kere yengelerin bir türlü şekil almayan, kötü saçları olur, mütemadiyen örgü yelek giyerler ve ağır ağır hareket ederler. Literatüre benim gibi bir yenge daha düşmemiştir.

Şimdi aslında görmeye alışık olduğumuz, ama sevimliliğiyle içimizi ısıtan kapı süsüme gelelim. Önce renk renk gökkuşağını çıkardığım kalıpla kestim. Birbirine diktim. Arkasına da 3mm lik kalın bir keçe yapıştırdım. sonra da bulut ve güneşi içine pamuk tıkıştırarak diktim. sonra da harfler işte. İsmi de pek güzel değil mi? Sadece 4 harften oluşması da beni pek sevindirdi.

bu arada bizim yağmurdan sonra gökte gördüğümüz o renkli şeyin 3 hali sırasıyla;
Ebem kuşağı - Gökkuşağı - Eleğimsağma. 3'ü de bu sürecin aşamaları yani.


Bir Orhan Veli şiiri de var.

bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
kuyruğu ebemkuşağı renginde;
bir salıverdim gökyüzüne;
gökyüzünü gördüm.

Bestesi de armağanım olsun..





Bu da 11 yaşında bi çocuğun tasarımı. Uhuyla adını yazıp, sabun gibi olan pastel kalemleri açıp üzerine yapıştırmış. öyle kendiliğinden. Rengarenk, ne güzel değil mi? Şimdi dönüp de çocuğa "sen derste bunlarla mı uğraşıyosun, otur sıfır! " mı deseydim? Demedim, " aferin" dedim, sevindi, bana da yaptı.





Bir de şunun güzelliğine bir bakın :)

5 Ocak 2013 Cumartesi

Portakallı Çerçeve

Bu aslında yüzyıllar önce yaptığım (belki blogçuluk bile icat edilmemişti) ; ama geçenlerde bi gün Ornitorenk Handmade'in " -aa koysana bunu" şeklinde sarfettiği teşvikleyici sözlerini hatırlayıp paylaşmak istediğim bir şey. Tasarım Derya Baykal'a aitti. (onun reklamını da hiç yapasım yoktu ama kaynak belirtip, dürüstlüğümle göz kamaştırayım istedim)


Aşama aşama fotoğrafları yok, çünkü o zaman ben peşinden milyonarın (!) koştuğu bir blogçu değildim.Bir blogçu da değildim :)
Portakalları dilim dilim kesiyoruz. Çok ince olmamalı dilimler; zira kuruyup suyu çekilince inceliyor, portakalın yanına pembe, kırmızı greyfurtlar ya da mandalina da iyi gidiyor, limon da olabilir hatta. Kalorifer peteğinde bir kaç günde kuruyor, sobaya yakın bir yerde de kuruyabilir, rüzgarlı bir balkonda da ya da. kuruyunca meyveleri birbirine yapıştırıyoruz. fotoğrafı da yapıştırınca çerçeve hazır.

DİKKAT!
İşte ben de türlü umutlarla bu şekilde çerçevemi yapmıştım bi kaç yıl önce. ancak günlerden bir gün mutfakta "ike" ile gitarlı şarkılı bir günde, kafamın önünden bi şey düşüverdi, tavandan aşağıya. Önemsemedim, sonra ikincisi düştü. Zahmet edip kafamı kaldırdığımda tavanda yürüyen 3-5 kurtçukla göz göze geldik. Kurtçukların geldiği yönü araştırmak isterken; son durak olarak portakallı çerçeveme vardım. Hemen kaldırıp atıp,tüm kurtlardan kurtulduk tabi. Sanırım aynı sonuçla karşılaşmamak için portakalları kuruyunca verniklemek yeterli olacaktır.

1 Ocak 2013 Salı

Yılbaşından Sonra 1 Yıl Gençleşmenin Sırrı

E aslında yılbaşı ertesi oldu da bitmek üzere bile, bu yüzden bu önerimi diğer seneye saklamak en iyisi.
 
eğlenilmiş ya da eğlenilmemiş yılbaşlarından sonra herhangi bir gecenin ertesinde yapılacak en iyi şey bence bu;
 
 
Yani sıcacık bir doğa kahvaltısı. İştahınızı hayli açacak gibi cennetten çıkma görünür tüm yiyecekler gözünüze. Her şey ,her yer taptazadir çünkü.
                              
 
Başınızı kaldırır, etrafa bakarsınız. Taptaze yılın ilk taptaze nefesi dolar içinize.
 
 
Belki tüm yıl iyi bir çocuk olduysanız, bir türlü sevemediğiniz kasabanızda saklı bir cennet bile bulabilirsiniz.  Burası patikadan yürüyünce aniden karşınıza çıkıveren  minik bir şelale olabilir.
 
 
 
Suya tapan kocaman sakallı ağaçlarla dolu bir longoz ormancığıdır belki burası.
 
 her şey öyle sessizdir ki..
 
 
 
bir sürü mantar görürsünüz.
 
 
Kendinizi ıslak toprağa bırakasınız gelir. Tüm bu hisler bir yıl daha gençleşmenin belirtileridir. Herkes yeni yılla yaşlanmışken, siz aynı yerde kalmışsınızdır. Bir derin nefes daha çekersiniz, bu size Santa Claus'un bir armağınıdır.
 
 
Bu kadarı yetmez, daha da gençlik derseniz; kendinize bir çay daha koyup, buharıyla burnunuzu ısıtırken ; bir kaç sayfa kitap okursunuz, ara sıra kafanızı kaldırıp gülümseyerek...
 
Tüm bunları hissettiğinizi kimselere söylemeye kalkışmazsınız, inanmayabilirler, mübalağalı bulabilirler. ama siz ruhunuzun "sonsuzluk ve bir gün" le çalkalandığını bilirsiniz.