3 Mart 2013 Pazar

Nükleer Tehdit, Biscolata Erkekleri ve Bakımlı Olma Meselesi

Yıllar sonra ilk kez saçlarımı boyamaya karar verişimle başladı her şey. Bir rengin 20 farklı tonunun olduğu raftan, gerçek hayatta hiç kimsenin doğamayacağı renkte saç boyası çeşitlerinden birini seçtim. hikaye buraya kadar çokları için olağan. O ölümcül sıvıları birbirine katıp saçıma sürmeye başladığımda ortama salınan ağır, öldürücü, kimyasal koku , normal hiç kimsenin bu işkenceye katlanamayacağını kanıtladı bana ve bir kez daha normal hissettim kendimi. Saçımı boyayabilmek için başka odalarda oksijen molası vermem gerekti. Muhtemelen aldığım ağır kimyasallar derimin altını yer yer yeşertmiştir. Kadınlar kafalarını bir sallasalar, İran'dan daha fazla nükleer tehdit oluşturabilirler. Bundan sonra da bu kokulu kafayla herhangi bir Nükleer Santral Eylemine katılmamam, GreenPeace üyeliğimin de derhal düşürülmesi gerekir bu durumda. Dünyanın en büyük 3 endüstrisinin içinde yer alan Kozmetik'e de sanırım daha bir eleştirel bakmak gerek.Özellikle dünyadaki anti-militarist kitlenin çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu göz önünde bulundurursak. Ancak kapitalizmin ruhumuzdaki saydam, sinir uçları buna izin verir mi bilinmez! Şimdi "gel cancağızım, şu tezekleri toplayalım da yakıt falan yapalım sobalar için desek; gelmezler! o koku da bu değil mi! gerçi ne yani aktivist kızların saçları hep mi doğal? "Kafan değil de beynin güzel olsun!" mottosu da koca bir yalan mıydı? Ece Temelkuran bile afilli fotoğraflar çektirmiş ve güzellikten hoşlanma içerikli bir kaç cümle sarfettiyse , bu bakımlı olma hadisesine biraz daha kız-ca bakmalıyım belki de diye düşünürken; ne yani bıyıklarını almayarak gezmenin, topuklu ayakkabının olmamasının övünülecek bir yanı da mı olmayacak şimdi diyor içimdeki süpürge saçlı yengeç!

 Beynimin boş odalarına çarpa çarpa gezinen cümlelerin yanında filizlenmiş Biscolata reklamları meselesi var bir de. Erkeklerin izlerken kıskançlık tohumlarını yeşertmesine, kızların da ilk defa kendilerinin tükettiği bir ürünün kendilerinin hoşlanacağı bir çıplaklıkla sunulmasından duydukları gevrek haz için Biscolata reklamlarının yaratıcısını kutluyorum! Mesele tamamen toplumdaki sexist algıya karşı durmayla ilgili, erkeklerin yakışıklılığı başka bir olay, çünkü orada da bir teşhircilik yattığına göre, buna da karşı durmam gerekir. Ancak toplumda eşitlik sağlanana dek belki de pozitif-ayrımcı olacağız istemesek de el mahkum!

Bu yazının değişik ana fikirleri olabilir, olmaya da bilir!

11 yorum:

  1. saç boyama bir işkence kesinlikle haklısın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çin lilerin meşhur işkenceci dönemlerinde akıllarına gelseydi, hapislerdeki herkesin saçını boyarlardı kesin:)

      Sil
  2. çok güzel bi post olmuş eline sağlık..yıllardır kadınların cinsel obje olarak sektörel sunumlarının ardından erkek cinselliğinin de bizim için sergilenmesi adil bişey oldu bence..çünkü toplumsal yapı nedeniyle sadece erkeğe özgü(!) olarak lanse edilen cinsellik artık tekel olmaktan çıktı..türkiye'de bunu biscolata'nın adriana lima(erkek vers.)ları yaptı..iyi de oldu..

    YanıtlaSil
  3. Ah ne kadar aynı fikirdeyim sevgili P.S. Ne yazık ki genel algılar bizi de erkeklerin cinsel objeleştirilmesine sevinir hale getirdi...o zaman bol bol biscolata yiyelim:)

    YanıtlaSil
  4. loreal majirel denemeni tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. oksijen maskemi alır almaz saçımı ilk bununla boyıycam. sağol:)

      Sil
  5. ne renk oldu, ne renk oldu. aslında çok seviyorum renkli saçları iki yıl önce turuncu turuncu dolaşmıştım yazın ama saç boyama işinin rutin gerçekleştirilmesi gereği gerçeği beni bir kaç uygulama sonrası sıkıyor. çok hızlı uzayan saçlarım iki haftada bilemedin üç haftada bir dip boyası istiyor ve ben bu rutin ve mecburiyetten sıkılıp kendi rengine boyadığım saçlarımla rutine karşı çıkıyorum. ondan sonra boya üstü boya akıyor tabi bende boz bulanık güneşte açılmış mış gibi yapan saçlarla dolaşıyorum. son yeşerme maceramda istediğim renge bir türlü ulaşamama sonucu ile sona erdi. şimdi boz sarı üç tutamla dolaşıyorum. adını koyamıyor kimse gora'daki senin yüzüne bir şey mi oldu muhabbeti gibi sen saçına bir şey mi yaptırdın muhabbeti dönüyor. tekrar soruyorum ne renk, ne renk :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ah arkadaşımm, zaten olanca sinirim saç rengimi görünce aslında görEMEyince çoğalageldi.şimdi bnm saçlarımın ucu turunccumsu kızılımsı kahveydi. bende her yerini öyle yapmak için dipleri hariç, aşağılara öyle bi renk aldım. neymiş Bitter Mocha imiş...gayet de kopkoyu kahverengi oldu elimdeki azıcık renk kırıntıları da bu pis kimyasalın altında kaldı. belki de Yüce Rabbinin bana anlatmak istediği bi şeyler vardır bu da odur...keşke heyecanla anlatabilseydim şimdi.şu renk bak şimdi diyerek...:(

      Sil
  6. saç makyaj tırı vırı şeyler elbette güzel ama kafayı bozmamak lazım.. her ay saç rengi değiştiren bi arkadaşım sonunda kınalı yapıncağa dönüp akıllanmıştı.. benimde böyle kokulu- yanmalı denemelerden sonra en çok içime sinen ombre tekniği oldu, yani dipleri boyamadan uca doğru saçın açılarak renk değiştirmesi..kapitalizmin kölesi olmamak lazım ama öteki türlüde amishler gibi de yaşanmaz ki..elbette çağın getirdiklerini kullanacağız..itiraf ediyorum biscolata reklamları çıktığında istemsiz sırıtmamı gizlemeye çalışanlardanım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aslında ben de tam olarak o tekniği denemeye kalkışmıştım, böyle bir teknik olduğunu bile bilmeden...diplereine bulaşmadan boyamıştım, ama aldığımdan ve saçlarımdan bile koyu bir renk oldu.çok garip...anlayamadım.bir de postumun özünü anladığın için sevindim teşekkür de ederim:)

      Sil
  7. Valla biscolata reklamını ilk izlediğimde içim buz gibi oldu. Biraz da erkekler kudursunlar sinrlerinden ve de hiç saklamıyorum yüzümdeki gülümsemeyi.Eşim gıcık oluyor ama ben de oluyordum.
    Bu arada biscolatanın şirketinin ceo'su Gaziantepli 40 veya 45 yaşlarında bir kadındı.Ayşe ARMAN ropörtaj yapmış.Taktir ettim kendisini şahsen:)

    YanıtlaSil

sözler uçsun, yazılar hep kalsın :)